8 Nisan 2015 Çarşamba

Kim ki kaybettiyse şarap şişelerinde benliğini,
O gelmişti dünyaya çıplak bir ruh olarak , korkak , titrek.
Bedensiz , yoksul , saf ve kırgın gelmişti,
Hangimiz anımsıyor o imgeleri?
Benzedrine karışık kahve geçiyor boğazımdan,
Beynimdeki düşünceleri almış geçiyor boğazımdan.
O kahve dolu bir sigara o ruh için,
Geçiyor boğazından sanrılarıyla , çıplak , korkak , titrek.
Uzaya düşüyor yakarışları ve yok oluyor.
Ruh doğduğu günden beri elleri cebinde geziyor ıssız sokaklarda.
Yazıyor zaman zaman.
Yazdıkça ruh dolu bir sigara gibi karışıyor kafasına.
Yaşıyor da zaman zaman.
Yaşadıkça öpüyor bir yolu defalarca.
Gidiyor o ruh , ölmek bilmeden gidiyor.
Ölüyor da zaman zaman.
Ama kimse bilmiyor yara içeride derinlerde.
Kalbi atıyor zaman zaman.
Kollarında baygın , düşük bir ritimle.
Bir jazz misali atıyor kalbi ,
Düşük ve sürekli yükselmeye hazır bir delilikle.
Özlüyor da zaman zaman.
Seni evet seni , okuyorsun şuan.
Seni özlüyor.
Konuşamıyor ama bilmeni diliyor.
Bildiğine inanıyor , inandığı şey sen.
Yoksul , cebi delik elleri cebinde.
Deli , akıllı bir deli , sanki dolu bir sigara.
Baygın , yorgun , senin için can atan.
Arzulayan , yoksullaşan ve hayatındaki tek kazancı sen olan.
Senin için yazıyor bil istiyor.
Benzedrine dolu gecelerinde , senin sanrılarınla sevişiyor.
Ve benliğini en güzel düşüncelerine karıştırıyor.
Arada bir yaşıyor o ruh.
Yazarken seni,
Öperken seni,
Severken seni,
Çoğu zaman yaşıyor bazen ,
Bazen ömrü seni sevmekle geçiyor.
İşte o ruh böyle evrildi dünyada.
Seni yazarak , yine ve yine korkak , çıplak , titrek bir ruh adeta.
Ruh şimdi içimde dolaşıyor.
Benim içimdeki ruh sana karışıyor ve yazıyor.
Gözyaşlarıyla , kanıyla.
Ve devamlı ağlıyor.
Çoğu zaman kan çoğu zaman sen.
Bitmek bilmeyen iki şey içindeki.
Biri kan biri sen.
Bileklerini kesse yine akar ,
Seni bitirse yine ölür.
Hep ölür.
Arada yaşıyor , o da fena sayılmaz.