Şimdi bakıyorum boş bir duvara,
Duvar duvar olalı böyle anlamlı olmamıştı.
Şimdi , bakıyorum ona!
Duvar duvar olalı böyle geç kalmamıştı.
Şimdi konuşuyorum ruhsuz bir vücuda.
Vücut vücut olalı böyle hissiz olmamıştı.
Şimdi , konuşuyorum ona!
Vücut vücut olalı böyle susmamıştı.
Şimdi düşünüyorum bir ağacın altında.
Ağaç ağaç olalı , böyle iri olmamıştı.
Şimdi , düşünüyorum onunla!
Ağaç ağaç olalı böyle konuşmamıştı.
Şimdi gömüyorum sözcükleri kafama.
Kafam , kafam olalı böyle güzel olmamıştı.
Şimdi , gömülüyoruz onunla ıssız akşamlara!
Kafam , kafam olalı böyle ağrımamıştı.
Tam şimdi!Seviyorum yaratılmış her varlığı.
Duvarı geç kaldığı için.
Vücudu sustuğu için.
Ağacı konuştuğu için.
Kafayı ağrıdığı için.
Seni benimsin diye,
Kendimi , beni sana adadım diye.
Ve bakıyorum şimdi o duvara,
Ve konuşuyorum şimdi o vücuda,
Ve düşünüyoruz şimdi o ağaçla,
Ve gömüyorum şimdi seni , o kafama.
Duvar duvar olalı hiç böyle korkmamıştı.
Vücut vücut olalı hiç böyle yabancı kalmamıştı yaradılışına,
Ağaç ağaç olalı hiç böyle düşünmemişti bir güz sabahında.
Kafam , kafam olalı hiç böyle dolmamıştı.
Artık korkmuyordu o duvar.
Artık tamamlanmıştı vücut ruhla.
Artık ağaç çözmüştü altında oturan o şairi.
Artık kafam döktü derdini kağıda.
Peki o şair çıktı mı duvarın büyüsünden?
Aynı şair geldi mi dünyaya?
Hangi şair oturdu ağacın altında?
Şair , biraz kırdı kafayı galiba.
Şair yumruk atmıştı o duvara.
Şair doğmuştu zaten geçen milenyumda.
Her şair oturdu bir ağacın altında.
Şair doğuştan kırmıştı kafayı galiba.
Şair başladı mı duvara yazmaya?
Şair gömüldü mü sonsuzluğa?
Her şair gömülür o karanlık bok çukuruna.
Şair zaten kırık gelir dünyaya.
Peki duvar affetti mi o şairi?
Milenyum çağı unuttu mu o şairi?
Ağaç gölgeledi mi altında oturan o şairi?
Şair iyileşti ve yazma yeteneğini kaybetti.